Not: Bu Makale yazılırken çeşitli Akademik Makale, Gazete yazılarından ve çeşitli web haber sitelerinde yararlanılmıştır. Kaynaklar Kısmında belirtilmiştir.
GİRİŞ
Bu makalede Soğuk Savaş döneminde iki kutuplu dünyada,
ABD-SSCB (Amerika Birleşik Devletleri- Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)
nin Afrika kıtası üzerinden yaşadığı “Vekalet Savaşları” nın ya da “Vekil
Savaşları” nın Angola Cumhuriyeti üzerinde Angola Cumhuriyeti’nin bağımsızlığa
giden süreçte Angola’nın tarihi, Angola’nın bağımsızlık ve iç savaşının yansımaları
anlatılacaktır. Afrika kıtası yeraltı kaynakları bakımından zengin olması soğuk
savaş tansiyonunun yükselişe geçtiği dönemde hegemon güçlerin önemli oyunu
alanı ve çatışma alanı olmuştur. Hem ideolojik hem de silahlı bir çatışmasının
süreci vuku bulmuştur.[1]
I.
ABD – SOVYET Soğuk Savaş Dönemi Afrika
İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD-SSCB
arasında hegemonik ve ideolojik bir güç savaşı başlamıştır. Bu savaş birbirleri
arasında fiziki bir savaşa dönmemiş başka topraklarda başka toplumlar üzerinden
bir çıkar savaşına dönmüştür.
ABD, İkinci Dünya Savaşında sonra SSCB’ye
karşı çevreleme politikası uygulamaya başladı. 1946 yılında ABD’li
diplomat George S. Kennan ‘Uzun Telgraf’ adı altında yazdığı Doktrinde, Rusların
tarihi sürecine bakıldığında kuşatılma kaygısı olduğu ve bu yüzden yayılmacı
eylemleri durdurmak için Marksist-Leninist ideolojiye sahip olduğu ileri
sürmüştür. Kennan, Sovyet yayılmasını önlemek için ise uzun, sabırlı, kararlı bir
çevreleme politikası ile yapılabileceğini ileri sürmüştür.[2]
ABD’nin
Avrupa ve Amerika arasında olsa bile 1823 Monreo Doktrini ile başlayan
ülkelerin birbirine müdahale etmeme anlayışı Wilson ilkeleri ile devam
etmiştir.[3]
Wilson ilklerin bir tanesi self determination yani halkların kendi kararlarını
kendileri vermesi anlayışı. Bu aslında Avrupa sömürgeciliğine de bir gönderme
idi. Gücü azalan Avrupa’ya başat aktör olma yolunda ABD’den güçlü bir mesaj idi.
ABD sömürge
düzenine karşı çıkıyormuş gibi gözükse de hukukun üstünlüğünü, insan haklarını
savunuyor gözükse de tarihine baktığımızda hiç öyle olmadığını görüyoruz. ABD, İkinci
Dünya Savaşı’na kadar 163 dış müdahalede bulunmuştur. Diğer taraftan bu söylemleri
kendi çıkarları için bir kenara bırakıp SSCB’ye karşı demokrasi olmayan
ülkeleri hatta zalim diktatörleri bile destekleyebiliyordu.[4]
Afrika kıtasının Avrupa
devletlerinin sömürüsüne açılması, 15 yy’de coğrafi keşiflerle olmuştur. Bu sömürü
sistemli ve uzun zamanlı olmuştur. Fakat bu İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Afrika
halkları sözde ulusal kimlik bilincine ulaşmasıyla sosyo-kültürel ve eğitim yükseliş
ve bilinçlenme sömürgelere karşı direniş faaliyete geçmiştir. [5]
ABD’nin Afrika ilgisi her zaman olmuştur. Fakat
Afrika kıta ülkelerini siyasi bir öncelik olarak görmemiştir. Özellikle İkinci Dünya
Savaşı’ndan sonra Avrupa ve Doğu Avrupa ülkeleri üzerinden SSCB’yi çevrelemeye
çalışması stratejik öncelik olduğundan Afrika geri planda kalmıştır. Etiyopya
ile ilişkilerin olmasına rağmen 1974 yılında bu ilişkiler çatırdamaya başlamış ve
ABD Etiyopya komşusu olan Somali’ye üst kurup Ortadoğu petrolleri nin kontrolü
için üs kurmuştur.[6]
Bu noktada da ABD
‘nin Afrika’nın konumdan yararlanmak istediği kadar yeraltı kaynaklarından
yararlanmak istediğini de unutmamak gerekir.
Çar Pyotr
Alekseyeviç Romanov ‘un 1672 ve 1721 yılları dönemine baktığımızda Rusların
sıcak denizlere ulaşma ve Afrika Kıtası’nda toprak veya sömürü elde etme
düşüncesini olduğunu görüyoruz.[7] Nikita
Hruşçov (Krusçev) 1955-64 yılları arasında SSCB’nin Afrika olan ilgisinin
artmasına sebep olmuştu. Sömürge ülkelerinde başlayan bağımsızlık için
ayaklanmalar bunun nedenidir. Dahası bağımsızlık hareketleri gruplarıyla
ideolojik ve siyasi bir uyumlu durum da ortaya çıkmıştır. Stalin dönemi Üçüncü
Dünya Ülkeleri olarak nitelendirilen ülkelere yardım etmeyi sınırlı yapmış
aslında çok gönüllü olarak da yapmıştır. Bu konuda herhangi bir istediği de
yoktur. Stalin Üçüncü Dünya Ülkeleri liderlerini burjuva olarak tanımlamış ve
emperyalistlerin yozlaştırdığı kişiler dalkavuklar olarak nitelendirmiştir.
Dahası kurtuluş ve bağımsızlık hareketlerine de destek vermemiştir. Çünkü
yıllarca burjuvaya hizmet edenlerin sınıf bilincinin kaybolduğuna inanmaktadır.
Aynı zamanda Stalin Avrupa-Asya merkezli bir siyaset düşüncesi gütmektedir. Bir
noktayı vurgulamak gerekirse Hruşçov döneminde Afrika ile ilişkiler başlamamıştır.
Sadece ilgi daha fazla artmıştır. Çünkü 1920 yıllar itibari ile Güney Afrika
bağlamında komünizm vardır. Hatta diğer bazı Afrikalı liderler Moskova’da
eğitim bile almışlardır.[8]
Endonezya’da 18-24
Nisan 1955 yılında düzenlenmiş olan ve Bağlantısızlar Hareketi’nin bir parçası olan
Bandung Konferansı’nda Asya ve Afrika ülkelerin liderlerin ilk defa bir araya olduğu
komünist güçlerin ve milliyetçilerin birlikte çalışma yapması SSCB’nin Üçüncü
Dünya ülkeleri ile ilişkisini başlatması ya da geliştirmesi için çok önemli bir
başlangıç olmuştur, SSCB için. Bu özellikle Afrika ülkelerin Batı
sömürgeciliğine karşı olması SSCB için umut olmuştur. Afrika kıtasına çabuk bir
şekilde girebilmesi için ve de Sovyet komünizm düşüncesinin yerleşebilmesi
adına ve dahası varlığını sürdürebilmesi açısında Bandung Konferansı önemli bir
dönüm noktasıdır. Burada önemli olan noktalardan birisi de daha önce
belirttiğimiz gibi uyum. Bu yüzden Barış İçinde Bir Arada Yaşama felsefesinin
önemi belirtilmiş istikrarlı bir çalışma hedeflenmiştir. Bu hedefleri SCCB beş
prensip ile belirlemiştir. Bunlar, karşılıklı olarak toprak bütünlüğünün önemi,
saldırmazlığın kabulü, ülkelerin içişlerine karışılmaması, mutlak eşitlik ve karşılıklı
çıkar ilişkisi üzerine belirlenmiştir. Böylelikle bağımsızlıklarını kazanmış Asya
ve Afrika ülkelerinin dış politikalarında ortak payda da buluşulabilecek durum
oluşmuştur. Oluşan bu durum üzerine 1956 yılında Sovyet Birliği Komünist
Partisi 20. Kongresinde Hruşçov “Afrika hakları uyandı” söylemi ile ülkeler arasında
uyum ve benzerlik algısı oluşturmak istemiştir.[9] Bu
dönem itibari ile Sovyetlerin Afrika’ya ilgisi nedeni ile 1980’li yıllara kadar
ilişki kurduğu ülkelerin sayısı 40’ı geçmiştir. SSCB yardımlarını ayni ve maddi
olarak geniş tutmuştur. Afrika Kıta
ülkelerine para yardımları yapmıştır. Diğer taraftan tarım ve hayvancılığın endüstrileşmesi
için gerekli alt yapıları yapmıştır. Daha insani bilgi ve tecrübe yardımında
bulunmuştur. Örneğin madenlerin iyi işletilebilmesi uzmanlar göndermiş. Asker ve
sağlık çalışanları için yine uzaman desteği göndermiştir. İlaç desteği
vermiştir. Ayrıca silahlı mücadele için de çok sayıda hafif ve ağır silahlar
hibe etmiştir.[10]
Sovyet ve Afrika
ilişkilerine sayısal bağlamda bakarsak 1960 yılından itibaren ilişkilerin 1980
yıllara kadar ortalama 4 kat artmıştır. Yardımların Parasal rakamlarına baktığımızda
1,5 milyar ruble ile başlayan yardım 1984’e kadar 3,5 milyar rubleyi bulmuştur.[11]
II.
Angola
Angola ya da Angola Cumhuriyeti Afrika’nın
güneybatısında Atlas Okyanusu kıyısında yer alan bir ülkedir. Komşularını güneyde Namibya, kuzeydoğuda
Kongo DC, doğuda Zambiya oluşturmakta olup, ülkenin batısında Atlas Okyanusu
yer almaktadır. Angola'ya bağlı olmasına rağmen anakara ile fiziki bağlantısı
bulunmayan ve ülkenin kuzeyinde Atlas Okyanusu kıyısında yer alan Cabinda
bölgesi de Kongo Cumhuriyeti ile birlikte yine Kongo DC ile sınıra sahiptir.
Başkenti Luanda’dır. 18 bölgeye ayrılmıştır. Resmi dili Portekizce’dir. Angola
Portekizcesi de konuşulmaktadır. Bunun yanında birçok etnik dil
konuşulmaktadır. Nüfusu Tam olarak bilinmemektedir, iç savaştan dolayı. 34
milyon civarı nüfus vardır ama net bir rakam değildir. Coğrafi yapısı olarak dağlık
arazi ve güneye doğru kıyı bölgesi çorak toprağa sahiptir. İklim olarak Tropikal
iklim hakimdir.1.246.700 km² ile dünyada en büyük 23. Ülke konumundadır. Başkanlık
sistemi ile yönetilmektedir. Petrol ve elmas en önemli gelir kaynaklarıdır.
Afrika’nın üçüncü büyük ekonomisidir. Angola’da din olarak Hristiyanlık
görülmektedir büyük çoğunlukla. Özellikle Katolik mezhebi. Bu sömürgecilik zamanından
kalmadır. Angola 2013’te İslam İnancını yasa dışı din olarak kabul etmiştir. Sağlık
Sistemi sıkıntılıdır. Halk sağlık ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır. Eğitim çok
iyi değildir. İmkânı olan insanlar eğitime ulaşıp üniversitelere devam
edebiliyorlar. Üç önemli Etnik Grup vardır. Bunlar Ovimbundu, Mbundi, BaKongo
grupları ve diğer gruplar olarak ayrılmışlardır.[12]
15. yy. Portekizli denizciler ilk keşifleri
arasında Afrika kıyıları da vardır. Bunun neticesinde Portekiz Kralı ile
Angola’nın kuzeyi hükmeden Kral ile ilişkiler geliştirilmiştir. Özellikle din
ilişkileri de ilerlemiştir. Böylelikle kral zümresi ve halk arasında din
açısından bir farklılık oluşmaya başlamıştır.[13]
Şu an Başkent Luanda
‘nın bulunduğu sahil kesimlerin ileri karakollar kurup iç bölgelerde ticaret
merkezleri oluşturmuşlardır. Ticaret aslında en önemli gelir olmasına
rağmen diğer taraftan Portekizliler Afrika'da altın, fildişi ve köle ticaretine
de başladılar.[14]
Tahminlere göre Portekizliler Brezilya
kolonisine 345 bin insanı köle olarak 1506-1575 yılları arasında götürmüştür.[15]
Portekizliler toplamda Kuzey
Amerika ve Brezilya’ya köle olarak 19. yüzyılın ortalarına kadar Angola’da
yaşayan yaklaşık iki milyon kişiyi gönderdiği tahmin edilmektedir. [16]
Yıllarca süren bir
sömürge mücadelesi vardı. Portekizliler ancak 20 yy. başlarında Angola’yı tam
anlamıyla olmasa da sadece Ovimbundu halkını etkileri altına alarak yani
pasifleştirerek bunu yapabildi. Diğer iki büyük topluluk olan BaKongo ve Mbundi
halkları direniş göstermeye devam ettiler. Antonio Sazalar’ın diktatörlük
yönetiminin baskı unsurları Angola halklarını ekonomik yönden de etkilemişti. 1960’tan bunu fırsat bilen ABD ve SSCB yerel
halkın birinden kopuk olmalarını fırsat bilerek kendilerine yakın olan grupları
desteklediler.[17]
Buradaki
bağımsızlığın anlamı tam bağımsızlık mıydı yoksa kontrol altında tutulan
bağımsızlık mıydı? Soğuk Savaş rüzgarları kendileri ile alakası olmadığı halde Afrika
kıtasına taşındı ve kendilerini bir anda ABD-SOVYET rekabetinin içinde
buldular. Bu rekabet tabi ki Kapitalizm ve komünizmdi ve bir tarafı seçmek
zorundalardı. Bu durum ABD-SOVYETLERİN arka bahçe durumunu oluşturuyordu. Yüz
yıllarca sömürgecilik ve burjuvazi altında yaşayan Afrika Halkları için
SOVYETLERİN ezilmiş, sömürülmüş halklar ile ilgili söyledikleri Afrika
halklarının hoşuna gidiyor ve benimsiyorlardı. Bu durum ABD yönetiminin hiç
hoşuna gitmiyordu. Bunun bir Domino etkisi yapacağı ve bu etkiden hareket ile komünizm
ideolojisinin Afrika kıtasında hareket alanı bulacağı ve yayılma tehlikesi
göstereceği ve dolayısı ile SOVYETLERİN etki alanının artması ile Afrika’da
güçleneceği. Bir taraftan barış içinde yaşamak bir taraftan self-determination ilkleri
ABD ile SSCB arasındaki Afrika’daki güç mücadelesinden dolayı rafa kalkıyor ve
ayrılıkçı veya dikta yönetimleri destekleyebiliyordu. Bu durum Afrika kıtasında
bazı ülkelerde iç savaşları doğruyordu. Avrupa’nın Doğu Bloku ve Batı Bloku
şeklinde ayrılması Afrika’ya ideolojik bölünme ile kendini gösteriyordu.[18]
III.
Angola Bağımsızlık ve İç Savaşı
1950
yıllarında Portekiz diktatörü Antonia de Oliveira Salazar diktatörlüğünün
Angola’daki yönetimine karşı küçük çapta ayaklanmalar başlamıştı.
Bu noktada Salazar’a bakmak gerekirse 1933-74
yılları arası Portekiz diktatörlüğü yapmış kişidir. Salazar’ın asıl diploması
hukuk üzerine iken akademik kariyerini ise ekonomi profesörü olarak yapmıştır.
1928 yılında darbe ile başa gelen Portekiz Başkanı Carmona Salazar’ı üstün
yetkili maliye bakanı seçti. 1932 yılında Carmona Salazar’ı başkan seçti ve
Anayasa’da değişiklikler yaparak diktatör oldu. Nazi yanlısı olmasına rağmen
İkinci Dünya Savaşı’na girmedi. İtalyan diktatör ve İspanyol diktatör Franco
hayranı idi.[19]
Korporatizm ideolojisini benimsemiştir.[20] Korporatizm toplumun, tarım, emek, askeri, iş,
bilim ve lonca dernekleri gibi şirket grupları tarafından ortak çıkarlar
temelinde savunan kolektivist bir siyasi ideolojidir.[21]
Yukarıda bahsettiğimiz bu ayaklanmalar
örgütlenmeye dönüşmüştür. İlk örgüt Angolalı Afrikalıların Birleşik Mücadelesi örgütü
olmuştur. Bu örgüt 1953 yılında siyasi partiye dönüşmüştür. Bu siyasi parti Angola
Komünist parti ile birleşerek Angola Halk Kurtuluş Hareketi (MPLA) 1956 yılında
siyasi hareketini sürdürmeye başlamıştır. Mbundi topluluğu ve diğer bazı
topluluklarla hareket eden bu siyasi parti MPLA, 1961 yılında Luanda’daki polis
karakollarına saldırarak Portekiz idaresine karşı ilk örgütlü ve silahlı mücadelenin
ışığını yakmıştır.[22]
MPLA’nın lideri Antonio Agostinho Neto ’dur. Antonio
Neto öğrenci iken siyasi faaliyetlere başlamıştır. Neto, Tıp eğitimini
sürdürdüğü Lizbon Üniversitesi’nde iken ayrılıkçı siyasi eylemler yaptığı
sebebi ile tutuklanmış ve Portekiz’de 7 sene hapis hayatı yaşadıktan sonra 1959
yılında Angola’ya dönmüştür. Fakat bu
sefer Angola’daki Portekizli yetkililerin Neto’yu rahat bırakmamış ve Neto
tekrar tutuklanmıştır. 1960 yılında bu sebeple ile önemli sayıda Angolalı, Neto’
nun serbest bırakılması için sokaklarda protesto gösterileri yapmıştır. Bu
protesto gösterilerine karşı Portekiz askerleri Angolalıların üstüne ateş açmış
ve 30 kişinin ölümü ile sonuçlanmış; 200’den fazla kişi de yaralanmıştır. Olayların
daha fazla büyümemesi için Portekiz idarecileri, Neto’yu Portekiz’e Lizbon
cezaevine göndermiştir. Fakat Angola halkı protestodan vazgeçmeyince Yönetim Neto’yu
ev hapsine almıştır. Fakat Neto bir fırsatını bularak Lizbon cezaevinden
kaçmış, önce Fas’a, sonra bugün Demokratik Kongo Cumhuriyeti olarak anılan Zaire’ye
kaçmıştır. Neto 1962 yılında ABD Başkanı John F. Kennedy’den yardım talep istemiş
fakat aradığı yardımı bulamamıştır. Buradan Küba’ya hareket etmiş ve orada Che
Guevera ve Fidel Castro ile görüşmüş ve istediği yardımdan fazlasını bulmuştur.
Küba Devleti dışında ideolojik olarak aynı olan Sovyetler Birliği, Doğu
Almanya, Çekoslovakya, Bulgaristan, Polonya, Romanya, Yugoslavya, Kuzey Kore ve
bağımsızlık hareketleri düşüncesine sahip Cezayir, Fas, Libya, Nijerya, Sudan
ve Tanzanya devletleri farklı durum ve boyutlarda MPLA örgütünü destek
vermiştir.[23]
Neto Angola bağımsızlık mücadelesinde tek
kişi değildi. Neto’dan başka bir kişi de bağımsızlık mücadelesinde sahne
almıştır. Bu önemli kişi Holden Álvaro Roberto’dur. Roberto ’nun önemli özelliklerinden biri Eski
Kongo Krallığı hanedanının soyundan gelmesidir. 1940 yılında bir misyoner
okulundan (Hristiyan Okulu) mezun olmuş ve Belçika Maliye Bakanlığı’nın Zaire
şubesinde çalışmıştır.1951 yılında Angola’ya gelmiş siyasi eylemler yapmaya
başlamış. Roberto siyasi eylemleri bir örgüt kurarak sürdürmeye başlamıştır.
Kuzey Angola Halkları Birliği adında bir örgüt kurmuş; daha sonra örgütün adını
1956 yılında Angola Halkları Birliği olarak isim değişikliğine gitmiştir.
Roberto ‘nun CIA (Central Intelligence Agency- Merkezi Haberalma Ajansı)
ilişkileri de dikkat çekicidir. Roberto 1958 yılında Angola hükümetini temsilen
Gana’daki Afrika Halkları Kongresi katılmış, Birleşmiş Milletler Gine misyonu
ve dönemin ABD yönetimi ile irtibat kurduğu, CIA’nin istihbarat eylemleri için Roberto
’ya 10,000 dolar ücret ödemesi dillendirilmiştir. Dahası Roberto İsrail’i de ziyaret etmiştir. Bütün
bu gelişmelerden sonra Roberto Zaire’de Bakongo militanlarını örgütlemiş
yaklaşık beş bin militan ile Angola’ya girerek yaklaşık bin Avrupalı insanın ölümüyle
sonuçlanan eylemler yapmışlardır. Bu saldırılar direnişe dönüşmüş ve ülke
geneline yayılmıştır. Daha sonra Roberto örgütün ismini Angola Milli Kurtuluş
Cephesi (FNLA) olarak belirlemiştir. FNLA komşu Zaire ülkesinde sürgünde iken
bir hükümet kurmuştur. Bu hükümet ABD, İsrail, Fransa, Batı Almanya, Güney
Afrika ve Liberya yönetimlerinden destek görünce Afrika Birliği Teşkilatı da 1963
yılında hükümeti tanımıştır. Fakat kurulduktan sonra hükümet içinde bazı
anlaşmazlıklar baş gösterince Dış İşleri bakanı olarak görev yapan Jonas Malheiro
Savimbi liderliğini kendi yaptı bir örgüt kurmuştur.[24]
Savimbi, aynı Roberto gibi Angola’da bir
misyoner okulunda eğitim aldıktan sonra 24 yaşında Portekiz’de öğrenim görme hakkı
kazanmıştır. O da Neto gibi komünist faaliyetlere katılmış ve kendi gibi sömürgeye
karşı çıkan öğrencilerle bir araya gelmiştir. Neden sonra Amerikalı misyonerlerden
elde ettiği bursla İsviçre’nin Lozan şehrin eğitim hayatına devam etmiştir. İlk
önceleri Savimbi MPLA’nın gençlik hareketine katılarak bir liderliğe oynamış
fakat başarılı olmayınca FNLA örgütü ile iletişime geçip Zaire’deki sürgünde
kurulan hükümetin Dışişleri bakanı olmuştur. Savimbi bu seferde FNLA ile de
yollarını ayırıp 1964 yılında Angola’nın Tam Bağımsızlığı İçin Milli Birlik
(UNITA) örgütünü Antonio da Costa Fernandes ile oluşturmuştur. Destek bulmak
için Çin Halk Cumhuriyeti’ne gitmiş, askeri yardım ve eğitim talep eden Savimbi,
1966 yılında Angola’ya dönüp gerilla savaşlarını başlatmıştır. Savimbi MPLA’ya
karşı savaşmak için Portekiz sömürge idarecileri iş birliğine gitmiştir. Geçen
bu sürede UNITA ABD, İsrail, Fransa, Güney Afrika Cumhuriyeti, Mısır ve Suudi
Arabistan tarafından destek bulacaktır.[25]
Diğer taraftan aynı zamanda dördüncü bir
hareket olarak da Kabinda Anklavı Kurtuluş Cephesi (FLEC) meydana çıkmıştır. Kabinda
’nın önemi Petrol zengini olmasıdır. Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin Atlas
Okyanusu’na açılmasını sağlayan ve sadece bir toprak şeridi ile Angola’dan ayrılması
ile stratejik açıdan da önemlidir. İşte bu stratejik açıdan önemli olan
Kavinda’nın kurulmasının esas sebebi Kavinda’nın bağımsızlığı içindir. Fransa’nın
bölgedeki hakimiyeti ve ekonomik çıkarları için desteklenmiş FLEC zamanla çok
sayıda fraksiyona bölünmüştür.[26]
Bütün bu gelişmelere bakınca sömürgeciliğe
karşı bağımsızlık mücadelesi içinde olan hareketler kendi içinde de çatılmaya
gitmesi Portekiz yönetimine karşı mücadelelerini zayıflatmıştı. Tabi Portekizlilerin
de bu duruma karşı geliştirdikleri savunma var. Bu savunmalardan bir tanesi köylülerin
direnişe katıldığı için 1 milyondan fazla Angola köylülerini tehcir etmişlerdi.
Bazı köylüleri de köylerine hapsetmişlerdir. [27]
Portekizlerin yıllarca sürdürdüğü Angola tam
anlamıyla ele geçirme mücadelesi artık Portekiz yönetimine çok ciddi mali
külfet getirmeye başlamıştı. Portekiz yönetimi birkaç burjuva ile Angola’yı
elinde tutuma yoluna gitti. Fakat bundan da bir şey elde dilemeyince Portekiz
hükümeti MLPA, FNLA VE UNITA liderleri ile görüşmeler sonucunda 1975 yılında
Angola bağımsızlığını ilan etti. Neto, Roberto ve Savimbi liderliklerinde üçlü
bir koalisyon kurulmuştu. Ama bağımsızlıktan hemen sonra dağılmasıyla
Angola’daki iç savaş süreci başlamış oldu. Tabi bu durum Soğuk Savaş
aktörlerinin fazlası ile işlerine yaramıştı. İşlerine yarayan ve öncelikli
olarak meydana çıkar Güney Afrika yönetimi apartheid rejimi (ayrılıkçı) olmuştur.
1975 yılında Güney gölgesinden Angola’yı işgal etmiştir. Bu işgalde yalnız
değildi. UNITA ve FNLA örgütleri Güney Afrika rejimine yardım etmiş ve de başkent
Luanda’nın iki yüz km kadar yakınına gelmişlerdir. Bu işgale Zaire ordusu da
katılmış ve FNLA ile birlikte hareket etmiştir.
Zaire ordusu Angola’yı Kuzey bölgesinden işgal etmiştir. Bu arada başta
özellikle Küba büyük askeri desteği[28] dışında Sovyetlerin MLPA örgütüne verdiği
desteği eşitlemek adına ABD’de Güney Afrika birlikleri, UNITA ve FNLA örgütlerini
desteklemiş ve de bunlara otuz milyon dolardan fazla yardım göndermiştir. Fakat
ABD Vietnam travması sonrası silah ihracını kesmiş bu işi İsrail’e havale
etmiştir.[29]
Bu çatışmaların sonucunda Küba’nın büyük
desteği ile Neto başkent Luanda’nın kontrolünü sağlamış ve Hükümeti kurmuştur.
İşgalciler de bölgeleri terk etmek zorunda kalmış ve Afrika Birliği Teşkilatı
MLPA hükümetini tanımıştır. Küba 35 bin asker yollamış 4bin 300 askeri
ölmüştür. Bunun dışında eğitim için öğretmenler göndermiş 2,4 milyon bunun 1,3
milyonu kadın olmak üzere Angolalıyı eğitmiş ve birçok öğrenciye burs
sağlamıştır.[30]
Bu noktada Apartheid Rejime (ayrımcı rejim)
değinmek gerekir. Apartheid yapılanması Hollanda kökenli beyaz insanların Güney
Afrika’ya 1930 yıllarında gelmesiyle oluşan ırkçı ve milliyetçi ideoloji ile
oluşturdukları yapılanmadır. Afrikaaner olarak anılırlar. Bu ırkçı kişiler yönetime geldikleri 1948 yılından
itibaren toplumsal sosyal alanın her alanında siyahi insanları ırk
ayrımcılığına maruz bıraktılar. Bu ayrımcılık 1950 ve 1953 yıllarında
çıkartılan yasalarla büyük toplumsal olaylar çıkarak can ve mal kayıplarına yol
açacaktı. Beyaz insanlara iltimas geçen sadece ve sadece onların rahat yaşayacağı
alanlar belirlenerek siyah insanların zorla göç ettirilmesine maruz bıraktılar.
Yaşamın her alanında topluma açık olarak kullanılan her alanda açıkça
otobüsleri, tuvaletleri, parkları kullanma alanı beyaz insan ve siyah insan
diye ayrılmıştı. Bu bilinci yani ayrım bilincinin oluşması için çocuk ve
gençlerde eğitim sistemi kullanıldı. Çünkü bu Apartheid ideolojisinin
zihinlerde yerleşmesi için çok önemli idi. Siyah çocuk ve gençlerin nüfus çok
fazla idi ve onların bilinç bir şekilde beyazlardan üstün olmayacağı, eğitimde
geri kalmaları için az bir bütçe ayrımına tabi kalmaları böylelikle kötü
işlerde çalışmaları sağlanacaktı. Beyaz çocuk ve gençler daha iyi eğitime
sahiptiler. Siyah insanların her şeyi yetersiz bırakılmıştı.1961 yılına
gelindiğinde yüzde 10 siyah öğretmen lise mezunu idi.[31]
Bu arada siyahi bazı gençler de Apartheid
rejimine karşı hareket durmuyorlardı. Mücadele etmek için ANC Gençlik örgütü
kurmuşlardı. Bu gençlik örgütü, Nelson Mandela, Anton Lembede, Oliver Tambo ve
Walter Sisulu gibi genç liderlerden oluşuyordu. Bu gençlerin ırkçı rejime karşı
kurdukları örgütten dolayı vatana ihanet ile yargılanmalarına sebep oldu. Bu
durum ülkede büyük tepkiler yol açtı ve beraat ile sonuçlandı. [32] 1968 yılında Steve Biko adında 22 yaşında bir genç Güney Afrika Siyah
Öğrenciler Birliği’nin kurucularından oldu ve bir yıl sonra da ilk başkanı seçildi.
Bütün öğrenci birliklerini bir araya getirdi. Bu siyah insanların kimliklerini
bulma onlara bir bilinç oluşturma için çaba sarf etti. Çünkü Apartheid rejimine
karşı gençleri cesaretlendirmek gerekiyordu. O sırada Afrika’nın birçok ülkesi
bağımsızlık mücadelesine girip bağımsızlık kazanıyordu. Tabi ki Apartheid
rejimi burum da dolayı da rahatsızlık duyuyordu. 1976 yılında Soweto öğrenci
ayaklanması çıktı. Olaylar çok şiddetli geçti. 1977 yılında Biko tutuklanarak
hapsedildi. Bu arada işkence ile öldürüldü. Hiç kimse suçlu bulunmadı. Soweto
ayaklanmasında Nelson Mandela hapisteydi.[33] 1994 yılında
hapisten çıktığı ilk seçimde Başkan seçilip Apartheid ideolojisine karşı
mücadeleye devam etmiştir..[34]
Neto 1977 yılında ilk parti kongresinde
partisine İşçi Partisi adını vermiş ve ideolojisini Marksist-Leninist çizgi
olarak belirlemiştir. Bu sayede Sovyetler yardım ve petrolden elde edilen
gelirle ülke ekonomisini bir nebze olsun ayağa kaldırmıştır. Bu yardıma bazı
Doğu Bloku ülkeler de katılmıştır. Tarıma dayalı ekonomi üretimine önem
vermiştir. 1979 yılında Neto vefat etmiştir. Devlet Başkanlığı’na öğrenciyken MPLA’ya
katılana Jose Eduardo Dos Santos getirilmiştir. Eğitim için Sovyetler Birliği
gitmiş 1969 yılında Azerbaycan Petrol ve Kimya Enstitüsü’nün Petrol
Mühendisliği ve Radar İletişimi bölümlerinden mezun olmuştur. Bağımsızlık
ilanından sonra Angola’nın ilk Dışişleri Bakanı olmuş, 1978 yılında başbakan
yardımcısı olmuştur.[35]
Bu gelişmeler ışığında FNLA siyaset
sahnesinden çekilmiş bir tek UNITA kalmıştır. UNITA grubu ise tekrar bir yaraya
gelip gerilla eylemlerine başlamıştır. Hem Namibya’yı hem de Zaire’yi üs olarak
kullanmıştır. UNITA’ya yine Güney Afrika destek vermiştir. İki güç birlikte
Angola’nın Güney Bölgesi’nde büyük bir saldırı düzenlemiştir. Bu saldırılarak
Angola hükümeti ve Küba askerleri birlikte karşılık vermiştir. Güney Batı Afrika Halkı Örgütü (SWAPO) da
Angola’yı üs olarak kullanmaktaydı. Bu durum Güney Afrika’yı rahatsız ediyordu.
Devreye ABD girmiş ve uzlaşma teklif etmiştir. İlk önce reddedilen teklif
ABD’nin Güney Afrika’ya baskı yapınca ateşkes ilan edilmiştir. Güney Afrika
birliklerini çekecek karşılığında da Küba askerleri çekilecektir. ABD bununla
yetinmeyip UNITA lideri Savimbi ’yi Başkanlık düzeyinde ağırlamış ve tekrar
destek vereceğini ilan etmiş ve UNITA’nın büyük bir zafer kazanacağına
inandığını belirtmiştir. Bu Sovyet Stratejisini kırmak için bir hamleydi. Fakat
MLPA bunu tehdit olarak algılayıp Küba’da daha fazla asker talep etti.
Kapitaliz ve Komünizm ideolojilerinin karşı karşıya gelmesinin tipik bir örneği
daha görülmüştü.[36]
1987 yılında UNITA tekrar büyük bir saldırı
başlattı Güney Afrika birlikleri ile. Ciddi derecede zarar verip Angola
ordusunu kuşatma altına aldırlar. Angola tekrar Küba askerlerinden yardım
istedi. Kuşatmadan kurtuldular ve UNITA ve Güney Afrika birliklerinin
ilerlemesi durdurulup geri çekildiler. ABD tekrar devreye girip New York
Şehri’nde Angola, Güney Afrika ve Küba birbirlerinin iç illerine karışama kaydı
ile anlaştılar. UNITA lideri Savimbi ile [37]Gbadolite Deklarasyonu imzalayıp anlaşmaya
vardılar. Sonuçta bu anlaşmalar da uzun sürmedi.[38]
Soğuk Savaş döneminde Afrika Kıtası bir tarafta
ABD liderliğindeki Batı Bloğu ile diğer tarafta SSCB liderliğindeki Doğu Bloğu
arasındaki güç savaşının vekalet savaşlarına dönüşmesine sahne oldu. ABD
hukukun üstünlüğü insan hakları halkların özgürlüğü derken Zaire’de otoriter
bir yönetim gösteren Mobutu Sese Seko’yu destekliyor, SSCB ise Afrika’nın en ateşli komünist
liderlerinden Patrice Lumumba ve Mengistu Haile Mariam’ı destekliyordu. 1980
yıllarda ise Sovyetler Birliği ve ABD arasındaki ideolojik mücadelenin dışında
Afrika Kıtası’na yönelik dış yardımları etkileyen en önemli neden 1979 yılında
İran – Irak savaşı sonucu petrol fiyatlarında yaşanan yükselişin tüm dünyayı etkileyen
bir borç krizine dönüşmesi.1982 yılında Afrika ülkeleri de bu kriz sebebiyle
borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Bunlar, Angola, Kamerun, Kongo,
Fildişi Sahili, Gambiya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Tanzanya ve Zambiya ülkeleridir.
Oluşan borç krizi ile birlikte uluslararası finans piyasaları büyük baskı
altına girmiş ve çözüm olarak da borç batan ülkelerin borçlarının yeniden
yapılandırılmasıyla çözülmeye çalışılmıştır. Soğuk Savaş’ın döneminin sona
ermesi ile dünyada yaşanan yeni siyasi gelişmeler nedeni ile Afrika’ya yönelik
dış yardımlar bu durumdan etkilenmiştir.[39] Bağımsızlık ve iç savaş ile birlikte SSCB
desteklediği MPLA örgütüne 400.000 milyon dolar civarında yardım etmiş, ABD’nin
ise FNLA, UNITA ve Ayrılıkçı Güney Afrika (Apartheid) ittifakına 30 milyon
dolar civarında yardım etmiştir.[40] ABD yardımlarının az olmasının sebebi
Vietnam’da yaşadıkları. Bunun Angola’da tekrar etmesini istemedikleri için bu
kadar az yardım yaptılar.[41]
IV. Soğuk
Savaş Sonrasının Angola’ya Yansıması
Çatışmalar tekrar başlayınca Portekiz
arabuluculuğunda tekrar görüşmeler başladı. Başkent Lizbon’da 31 Mayıs 1991’de
Bicesse Mutabakatı Devlet Başkanı Santos ve UNITA lideri Savimbi arasında
imzalanmıştır.[42]
Angola’daki çatışmalara Soğuk Savaş güçleri arasında ciddi bir külfet
getirdiği için ve Soğuk Savaşı’n da sonu geldiği içinde uluslararası siyasi
gelişmelerin etkisiyle SSCB ve ABD bu sorunlardan çözüm ile kurtulmak
istiyordu. Bu bağlamda New York anlaşmasında Küba ve Güney Afrika birlikleri
Angola’dan tamamen çekilecekti. MLPA bu işe uymak zorunda kaldı. Çünkü SSCB’nin
dağılması ile uyguladıkları komünist rejimde de değişikliğe gittiler.
Demokratikleşme ve liberalleşmeye düşüncesine gitmişlerdi. Fakat çatışmalar hiç
bitmeyecekti. UNITA petrol bölgelerini ele geçirmek için tekrar saldırdı.
Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde yaptırım kararı
çıkardı. ABD, UNITA’yı tehdit olarak gördüğünü açıkladı. 1994 yılında Lusaka
Protokolü yapıldı. BM 6000 asker gönderdi gözlemci olarak. Fakat bunlar hiçbir
işe yaramadı. Tekrar iç savaş çıktı. Kofi Annan BM askerlerini geri çekti ve
Lusaka Protokolü için umut yok dedi. Angola’daki durum çığırından çıkmıştı.
Elmas kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı da devreye girmişti. 2002 yılında UNITA
lideri Savimbi ’nin Amerika ve İsrail desteği ile Angola ordusu tarafından
öldürülmüş ve böylelikle iç savaşın bitmesi daha çabuk olmuştu.[43]
Dahası ABD’nin dünyada üretilen petrolün
1/4'ünü ihtiyacı var olduğunu sayarsak Afrika petrollerine Soğuk Savaş
yıllarının ikinci yarısından itibaren göz koyması kaçınılmazdır. Enerji kontrolünü eline almak ve de bunu ucuz
yoldan temin etmek için Afrika’da Angola’ya müdahil olmuştur.[44]
Soğuk
Savaş’ın Angola’ya yansımasındaki acı gerçek en az 500,000 insanın hayatına mal
olan Angola iç savaşı yaşanmış olmasıdır. Daha fazlası evlerini terk etmek
zorunluluğunda kalan 4 milyondan fazla Angolalı ’nın ve de ülkenin değişik
yerlerine döşeli olan yaklaşık 15 milyon kara mayınının çıkartılması ve
altyapının yeniden inşası gibi büyük sorunlarla Angolalıların baş etmek zorunda
kalmasıdır. Bu noktada Soğuk Savaş sonrası yavaş yavaş güçlenmeye başlayan Çin
Halk Cumhuriyeti’ni (ÇHC) Angola’nın yeniden inşasıyla birlikte Afrika
Kıtası’ndaki varlığı belirginleşmeye başlıyor. ÇHC önemli büyük bir katkı
sunmuştur. İç Savaş biter bitmek 2002 yılından sonra iki ülke arasındaki
ekonomik ilişkiler ciddi bir çıkış yakalamış ve Çin İhracat-İthalat Bankası
(EximBank) tarafından 2004 yılına gelindiğinde Angola’ya 2 milyar dolar kredi vermiştir.
ÇHC’nin yardımlarıyla Angola petrol gücünden dolayı başta enerji sektörü olmak
üzere 100’den fazla projeye yatırım yapmış ve de ülkenin kısa zamanda Afrika Sahraaltı
ülkeleri arasında en başarılı ekonomiye sahip olmasında aktif rol oynamıştır. Bu
ekonomik başarı Angola ekonomisine Çin ile fazlalaşan ilişkilerden ve artan
petrol gelirleri sayesinde Angola’nın ekonomisine yıllık ortalama yüzde17 seviyelerinde
büyüme oranı katmıştır.[45]
Bu Soğuk Savaş miraslarından bir tanesi de
başka aktörlerin devreye girip pastadan pay almak anlamında Angola’yı
sömürmesi. Büyük elmas şirketlerinin Executive Outcomes ve De Beers’ın yaptığı
elmas kaçakçılığı ve bunu boyutunun 3,74 milyar dolar olduğu belirtilmişti.
Diğer taraftan bazı ülkelerin hem MLPA hem de UNITA’ya Lusaka yaptırımları
varken silah satmalarıdır. Slovakya, Çek Cumhuriyeti, Hindistan, Kazakistan,
Ukrayna Angola hükümetine büyük miktarda silah ve gereçler satarken, 1999
yılında Kuzey Kore’de UNITA’ya füze sistemleri satmıştır. Bunlar dışında Fransız
iş adamı Pierre Falcone ve İsrail iş adamı Arkady Gaydamak Fransa eski İçişleri
Bakanı Charles Pasqua ve Fransa eski Cumhurbaşkanı François Mitterand’ın oğlu
Jean-Christophe Mitterand ile 790 milyon dolar değerinde silah satma suçundan
suçlu bulunmalarıdır.[46]
V. Değerlendirme
Angola’nın yaşadığı süreci değerlendirmeden
önce “Stalin haklı mıydı?” sorunu irdelemek gerekir. Stalin Afrika’ya yardım ve
iş birliği düşüncesine karşı idi. Sebep olarak yıllarca sömürge altında yaşamış
ve burjuvalara hizmet eden toplumların emperyalist sömürgelere karşı hiçbir şey
yapamayacağı idi. Neto, Roberto ve Savimbi üçü de çok iyi eğitim almış
kişilerdi. Halklarının sömürgeden kurtulmasını istiyorlardı ama bunu nasıl
yapacaklarını bilmiyorlardı yoksa ulus bilinci mi yoktu? Yıllarca başka bir
egemen gücün sömürgeciliğinde yaşamış toplumların çıkış yolu bulması için yardım
istemişi doğaldır. Fakat sorun yardım bulmaktan daha çok aynı kurtuluş fikrine
sahip olma. Neto, Roberto ve Savimbi farklı düşüncelere sahip olduklarıdır.
Bekledikleri yardım Küba’dan, Sovyetlerden başka devletlerden gelmiştir. Ama
düşünce farklığı başka olunca ABD’de bu duruma katılmıştır. Ortaya Soğuk Savaş
döneminin “Vekil Savaşlar” kavramının görüntüsü ortaya çıkmıştır.
Sömürgecilikten kurtulup ülkeyi ben
yöneteceğim ya da böyle yönetilecek rüyası Angola’da insanların hayatlarına mal
olmuştur. Bu 27 yıl sürmüştür. Bu durum Portekizlilerin altında 500 yıl sömürge
ülkesi olarak yaşamaktan daha kötü bir durum oluşmuştur. Angola iki kutuplu
dünyanın oyun alanı haline gelmiş ve toprakları daha fazla sömürülmüştür. Egemen
güçler bir yandan petrol ve elmas gibi madenlerini sömürürken bir yandan onlara
silah satarak hem birlerini öldürmelerine yol açmış hem de maddiyatlarını daha
fazla sömürmüşlerdir. Angola’nın
bugünkü sloganı “Virtus Unita Fortier (Latince) Birleşmiş
cesaret daha güçlüdür”.[47] Bu açısından iç savaşa baktığımızda
Angola’da başı çeken üç örgütün kendi aralarındaki mücadelesi Stalin’i haklı
çıkardı, diyebilir miyiz?
Diğer taraftan muazzam bir savaş ekonomi
oluşmuşken küresel güçler aynı anda ekonomik krize de gerebiliyor. Dünya’nın
başka yerlerinde oluşan benzer durmalara da müdahale etmek zorun kalıyorlar,
aynı küresel güçler. Bu a daha bir külfet getiriyor. Savaş ekonomisinde oluşan yasal
bir para değil, kayıt dışı oluştuğu da görülmektedir.
Yaşanan duruma baktığımızda İkinci Dünya
Savaşı sonucunda oluşan iki kutuplu Dünya’da ABD ve SSCB’nin ideolojilerini
yayma girişimlerini Afrika Kıta ülkelerine yayılmış ideolojilerini belirli
dönemler içerisinde benimsetmeyi başarmışlardır. Sömürgeciler zaten bir takım
kazanımlar elde etmişti Din kardeşliği ya da dil kardeşliği gibi. SCCB’NİN
dağılmasıyla komünist ideoloji Afrika’da çökmüş. Artık ABD tek güçte ve Onların
deyimi ile demokratikleşme zamanıydı. Peki, insan hakları, hukukun üstünlüğü
söylemleri Afrika ülkesi Angola için geçerli olmuş muydu? Yoksa bugün petrol
yüzünden Hegemon güçlerin isteği bir demokratik görünüm otoriterlik olduğu için
mi?
Soğuk Savaş Dönemi ABD-SOVYET Rekabeti Afrika
Kıtası’nda ve Angola’da çatışmalar, sürgünler, ölümler, kötü bir savaş ekonomisi
yaratmış, kalıntılarının hala var olduğu ama yaşamın devam ettiği yer biridir
sadece Angola. Bağımsızlığı kazanarak Hürriyetine, özgürlüğüne kavuştuğunun
sanan insanlar başka bir mücadelenin içinde bulmuş kendini. Belki de tam olarak
ABD ve SOVYET’leri bunu konuda suçlayamayız. Çünkü başka bir mücadele ile
kastedilen durum Angola’daki topluluklarının kendi aralarındaki GÜÇ savaşı.
Evet ABD ve SOVYET’ler kendilerine yakın olanları hem parasal hem de başka
şekilde desteklemiş ama sonuçta bunu da talep eden gruplar var.
Sonuç olarak baktığımızda bu ABD-SOVYET
ideolojik rekabettin her zamanki zarar görenler masum ve zayıf insanlar olmuştur.
Hayatlarından topraklarından olup bugün dahi komşu ülke topraklarında sürgün
hayatı yaşamaktadırlar. Bu durum Soğuk Savaş zamanının gözle görülen en acı
gerçeklerindendir.
KAYNAKLAR
·
Özcan, Gencer, “Çevreleme Politikası”, Güvenlik
Yazıları Serisi, No.41, Kasım 2019. https://trguvenlikportali.com/wpcontent/uploads/2019/11/Cevreleme_GencerOzcan_v.1.pdf
Erişim Tarihi 24.05.2022
·
Tarihin Peşinde ‐Uluslararası Tarih ve Sosyal Araştırmalar
Dergisi‐ Yıl: 2016, Sayı: 15 Sayfa:
279‐300 Mustafa Öztürk Erişim
Tarihi 25.03.2022
Erişim
Tarihi 30.03.2022
·
Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi
http://dergipark.gov.tr/dpusbe Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi,
66, 97-113; 2020 97 Araştırma Makalesi Afrika’nın Balkanlaşması: Angola Örneği
Hasan AYDIN Erişim Tarihi: 26.03.2022
·
Güney Afrika’nın genç özgürlük savaşçısı:
Steve Biko (gazeteduvar.com.tr)
Nazım Tural Yazısı Erişim Tarihi: 29.03. 2022
·
https://tr.wikipedia.org/wiki/Nelson_Mandela Erişim Tarihi: 29.03.2022
·
Nikita Hruşçov Döneminde SSCB ve Afrika
Arasındaki İlişkiler Dr. Öğr. Üyesi Ceren Gürseler Nevşehir Hacı Bektaş Veli
Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Araştırma Makalesi Ankara
Üniversitesi SBF Dergisi, Cilt 75, No.1, 2020, s. 53 – 95 E.T:1.04.2022
·
Soğuk Savaş’tan Bir Kesit: Yapısal
Değişiklikler ve Bloklar Arası İlişkiler (1960-1991) Doç. Dr. Mehmet ÖCAL
Erciyes Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Uluslararası
İlişkiler Bölümü Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi Nisan 2017,
Cilt:5, Sayı:2 E.T: 1.04 2022
·
Angola'dan Mozambik'e Afrika'da Portekiz
sömürgeciliği Dr. Halim Gençoğlu Indepentent Türkçe Dr. Halim Gençoğlu Cape
Town Üniversitesi'nde Afrika Çalışmaları bölümünde araştırmacı olarak görev
yapıyor. (23 Ekim 2021) Erişim tarihi 29.03.2022
·
Angola İç Savaşının Ana Aktörleri ve Uluslararası
Ramifikasyonları Prof. Dr. Mürsel
BAYRAM Ordu Üniversitesi Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi Temmuz 2016 E.T:
29.03.2022
·
Web Sitesi Wikipedia/Angola Erişim Tarihi
12.03. 2022
·
https://www.britannica.com/biography/Antonio-de-Oliveira-Salazar
Erişim Tarihi 26.04.2022
·
https://tr.wikipedia.org/wiki/Korporatizm
Erişim Tarihi 23.04.2022
·
https://www.evrensel.net/haber/301201/salazar-bir-tosun-pasa-hikayesi
Erişim Tarihi 23.04.2022
·
https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2017/09/08/kubanin-apartheid-yikan-afrika-zaferi
Erişim tarihi 29.03.2022
[2]
Ö. Gencer, Güvenlik Yazıları Serisi
https://trguvenlikportali.com/wp-content/uploads/2019/11/Cevreleme_GencerOzcan_v.1.pdf
[5]EÜ
İİBF UİB SEYA Dergisi ÖCAL
[6]
Afrika Çalışmaları Dergisi B. Sarı, 2012
[7]
Tarihin Peşinde Dergisi Mustafa Öztürk
[8]
AÜ SBF Dergisi Gürseler
[9]
AÜ SBF Dergisi, Gürseler
[10]
Tarihin Peşinde Dergisi Mustafa Öztürk
[11]
Tarihin Peşinde Mustafa Öztürk
[12]
Wikipedia/Angola
[14]
Web gazetesi Independent Gençoğlu
[15]
OÜSBAD Bayram 2016
[16]
DÜSBD AYDIN
[17]Web
gazetesi Independent Gençoğlu
[18]
DÜSBD AYDIN
[23] OÜSBAD Bayram 2016
[25] OÜSBAD Bayram 2016
[28]
Gazete Duvar Kavel Alpaslan Yazısı
[29]
OÜSBAD Bayram 2016
[30]
Gazete Duvar Kavel Alpaslan Yazısı
[32]
Gazete Duvar Nazım Tural Yazısı
[33]
Gazete Duvar Nazım Tural Yazısı
[34]
Wikipeida/Nelson Mandela
[39]
T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Sosyal Yardımlar Genel Müdürlüğü Uzman
KİREMİTÇİ
[40]
DÜSBD Hasan Aydın
[41]
DÜSBD Hasan Aydın
[42]
OÜSBAD Bayram 2016
[43]
OÜSBAD Bayram 2016
[44]Afrika
Çalışmaları Dergisi B. Sarı, 2012
[46]
OÜSBAD Bayram 2016
[47]
Wikipedia/Angola