Ayrıntıya girmeme gerek yok, hepiniz konuyu biliyorsunuz. Zaten başlıkta anlatıyor.Son günlerin mahkemem kararı ile alevlen Fazı Say kararı. Peki olay Fazıl Say olayı mı, Adalet olayı mı?
Medya'da, Soysal Medya'da ve tabi ki siyasette bugün itibariyle konuşuldu. "Demokrasi yara aldı"!, "düşünce özgürlüğüne kilit vuruldu"!, "her şey yalan mı"!, "Sanatçıya bu ceza verilir mi"! "Muhalif olduğu için verildi"! gibi laflar edildi.Konuya hukuk açısında hiç bakılmadı.Hukukçu değilim ama zorun olarak hukuku yaşamış biriyim.Olayı bu bakımdan değerlendirmek istiyorum. Ki bence doğrusuda bu; adalete ulaşmak istiyorsak.
Türkiye'de adalet var mı ya da Türkiye'de adalet iyi işliyor mu?Bu soruları sormak bu yolla cevap aramak lazım, Fazıl Say kararı mı doğru mu, değil mi?Çünkü yargılama sürecini veya kararı Sanatçıya bu karar verilir mi dersek adalet açısından toplumda ayrıcalıklı kesim yaratmış olur.Bu sanatçı açısında değil, iş adamı, bürokrat, popüler kişilik ya da nüfuslu insan gibi...Fazıl Say'ın dediklerini sıradan insan söylerse ne olacak? Sıradan insanlar aptal mı ya da çok mu cahil de, istediklerini söylemeye hakları yok.Bende insanım, bende bir şeyler söylemek istiyorum diyen insana kariyerin kadar mı konuş diyeceğiz. Ama oy isterken, "bak haksızlığı görmüyor musun sen de bir şey söyle" ya da "susma sustukça sıra sana gelecek" dediğimiz insanlar o insanlar ya da biziz.Olaya bu açıdan bakmak lazım. Kimsenin düşünce özgürlüğü yok mu ya da kimse için adalet yok mu? Adaletsiz herkese olduğunda da konuşmalıyız. Yakın tarihin "baklavacı çocuklar" ve "N.Ç" kararlarını ve benzeri davaları hatırlayalım. N.Ç. davası o kadar değil ama diğer davarlarda hep susuldu. Diyebilirsiniz bu dava Siyasi. Peki diğer davalar ne? Orada hangi, güç vardı. Ben söyleyeyim "Güçsüzlük Gücü"Adalet her hangi bir şekilde güçsüzler içinde işleseydi yani kamuoyunda rahatsızlık yaratmayacak adil kararlar olsaydı, bu tür davalar da kamu oyunda şüphe uyandırmazdı.
Adalet hepimize lazım. Şu ve veya bu kişiler üzerinde olaya bakarsak yanılırız. Adalet açısından bakarsak adaletimiz sağlamlaştırır ve sağlıklı bir adalet yapısına kavuşuruz.
Medya'da, Soysal Medya'da ve tabi ki siyasette bugün itibariyle konuşuldu. "Demokrasi yara aldı"!, "düşünce özgürlüğüne kilit vuruldu"!, "her şey yalan mı"!, "Sanatçıya bu ceza verilir mi"! "Muhalif olduğu için verildi"! gibi laflar edildi.Konuya hukuk açısında hiç bakılmadı.Hukukçu değilim ama zorun olarak hukuku yaşamış biriyim.Olayı bu bakımdan değerlendirmek istiyorum. Ki bence doğrusuda bu; adalete ulaşmak istiyorsak.
Türkiye'de adalet var mı ya da Türkiye'de adalet iyi işliyor mu?Bu soruları sormak bu yolla cevap aramak lazım, Fazıl Say kararı mı doğru mu, değil mi?Çünkü yargılama sürecini veya kararı Sanatçıya bu karar verilir mi dersek adalet açısından toplumda ayrıcalıklı kesim yaratmış olur.Bu sanatçı açısında değil, iş adamı, bürokrat, popüler kişilik ya da nüfuslu insan gibi...Fazıl Say'ın dediklerini sıradan insan söylerse ne olacak? Sıradan insanlar aptal mı ya da çok mu cahil de, istediklerini söylemeye hakları yok.Bende insanım, bende bir şeyler söylemek istiyorum diyen insana kariyerin kadar mı konuş diyeceğiz. Ama oy isterken, "bak haksızlığı görmüyor musun sen de bir şey söyle" ya da "susma sustukça sıra sana gelecek" dediğimiz insanlar o insanlar ya da biziz.Olaya bu açıdan bakmak lazım. Kimsenin düşünce özgürlüğü yok mu ya da kimse için adalet yok mu? Adaletsiz herkese olduğunda da konuşmalıyız. Yakın tarihin "baklavacı çocuklar" ve "N.Ç" kararlarını ve benzeri davaları hatırlayalım. N.Ç. davası o kadar değil ama diğer davarlarda hep susuldu. Diyebilirsiniz bu dava Siyasi. Peki diğer davalar ne? Orada hangi, güç vardı. Ben söyleyeyim "Güçsüzlük Gücü"Adalet her hangi bir şekilde güçsüzler içinde işleseydi yani kamuoyunda rahatsızlık yaratmayacak adil kararlar olsaydı, bu tür davalar da kamu oyunda şüphe uyandırmazdı.
Adalet hepimize lazım. Şu ve veya bu kişiler üzerinde olaya bakarsak yanılırız. Adalet açısından bakarsak adaletimiz sağlamlaştırır ve sağlıklı bir adalet yapısına kavuşuruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder